insanlar birbirlerine, paraya, güce kul olabilirken ne olduğunu tam olarak kestiremedikleri bir güce kul olabilmeleri hiç de anlaşılmaz değil.
korku çok güçlü bir manipülatör.

2 unsur var. biri şükran, diğeri korku.

çevrendekiler açlık, parasızlık, çirkinlik, hastalıktan kırılırken senin herşeyin tam. ister istemez birşeylere şükran, teşekkür duyuyorsun. o'da tanrı oluyor.

korkuya gelince de, deprem, ölüm, kaza vs..oluyor kendini güçsüz hissediyorsun. yine bir güc'e itaat etme gereği duyuyorsun.

kul olmayı kabul ettiğim zatın evrenin sahibi ve benim yaratıcım olduğuna inandığım için kulluğu nefsime çok görmem.
korkarım, evet, ama bağışlamasının olduğunu da bildiğim için elimden geldiğince gazabından kaçınıp rızasını kazanmaya çalışırım. şahsen söyleyebilirim ki, iman ve ibadetle ilgili herhangi bir uyku kaçırıcı, sinir bozucu korku durumu yok (eğer olay buysa, bilmiyorum) aksine hoş bir huzur ve sürekli bir mücadele ruhu var.

yakınıymış gibi sevip aynı zamanda kul olması mümkün olamaz mı?
kul=köle değil.

insan zekasına ne kadar güveniyorsun?
insan duyularına ne kadar itibar ediyorsun?
durduğu yerden kendi başına arkasını bile göremeyen bir varlık insan.

din=kitap mı?
kitap yol gösterir. kaldı ki sadece kitabı anlamak bir ömür sürebilir.
geçen pulp fiction ı bir daha izledim. 2. izlediğimde fark edebildiğim şeyler oldu.

cok boyutlu bir mevzu burada uzun uzun anlatmasi zor simdi. ozet icin:
sirena +1.

niye kabul etmesin? maymun hayvanat bahcesinde durmayi nasil kabul ediyor? insan da basit bir canli. 4 milyar yillik canli hayat tarihinde 1 milyon yildir var olan, o 1 milyon yilin da sadece 200 yilinda demokrasi, insan haklari, cagdas yasam, bireysellik gibi kavramlarla tanismis bir canlidan bahsediyoruz.

bazen insanoglundan cok fazla sey bekleniyor. dinlerin yok olmasi nereden baksan 2000 yili bulur. ancak rahatlikla soyleyebiliriz ki insanlari dusunmeye iten araclarin alabildigine yayginlasmasiyla butun dinler en nihayetinde yok olacak, tanri kavrami silinecek. kacinilmaz son.

Kabul etsek de etmesek de, kuluz.
Kabul etmeyenler, aslında etmeleri gerektiğini ölünce anlayacak. Ben bunun ölmeden de farkındayım.
Ayrıca ortada kul köle olmak diye bir şey yok. Yani İslam dininin insandan sosyal hayattaki beklentileri zaten iyi bir insan olmak için gerekenlerle aynı. Bunun dışındakiler işin ibadet kısmı. Oruç disiplini, namaz disiplini vs. Orada da insanı hayattan koparıp köle edecek bir durum yok.

Not: bigl0rd'un son cümlesi de kıyameti tanımlıyor. Şu an net aklımda değil ama hatırladığım kadarıyla kıyamet Allah'a inanmayanların üzerine kopacak yani yeryüzünde iman eden kimse kalmamış olacak.

ya duyuruyu çok seviyorum da sadece bu konuda şahsen çok fazla şey sorgulamama, sorguladıkça da uzaklaşmama sebep oluyor. ne yapacağız bilemiyorum..

cevap olarak da mayeskuel+1 diyorum. ama korkuya pek katılmıyorum kendi adıma. ayrıca teslimiyet duygusunun da altını çizmek istiyorum.

eklemek istediğim şöyle bir şey daha var. kitabın etkisi falan değil. arapça kuran okuyorum ama ne anlama geldiğini bilmiyorum mesela. sadece iyi bir şey yaptığım hissi ve gerçekten iyi bir şey yaptığıma inanmam huzur veriyor.

ikinci olarak bilmiyorum inanmak kul olmayı kabul etmek midir? bence her insanın inancına göre değişir. belki hiçbir ibadetimi yerine getirmiyorum ama maneviyat açısından çoğu çakma dindardan daha kuvvetli bir inancım olduğunu düşünüyorum. çok öznel oldu ama dediğim gibi herkesin inancı kendinedir, herkes kendine göre cevap verecektir. son olarak kul olmakta benim için hiçbir sakınca yok, o beni kulu olarak görüyorsa eğer.

bir de şu var, ben bir sorunla karşılaştığımda oturup iki dakika düşünüyorum : neyse buna da şükür, daha kötüsü olabilirdi. ya da O'nunla konuşuyorum. kendimce anlaşmalar yapıyorum. bir şekilde rahatlıyorum. aptalca gelebilir ama huzur veriyor gerçekten. aslında her şeyin daha iyi bir sebeple olmadığına inanmak, hayra yormak iyi hissettiriyor.

(bkz: konformizm)

ınsanların kul olmasını anlayabılırım. yaratıcımız cok guzel bız de ona guzel kullar olalım dıye dusunduklerını sanmıyorum. bır sahıbın olması senı onun yonlendırmesı ve ne verırse versın tamam demek kendı sorumlulugunu baskasına vermektır ve bu ınsanlar bundan hoşnutlar zaten. kendı basarısızlıklarını gormeyıp ıslerını ona havale etmek ve butun kotuluklerı cırkınlıklerı ve eksıklıklerını o varlıga bırakmak onun ıznıyle olduguna ya da olmadıgına ınanmak rahatlatıyor onları.
benım anlayamadıgımsa kendısıne kullar yarattıgını soyleyen bır varlıga ınanılıyor olması. ve cehennemıyle korkutan bır varlıga tabi olunması.
ha ben tanrımı arıyorum her gordugum ınsanda her yerde bir pislikte de guzellıkte de. bu bıraz benım ıcın romantık bi durum. ama kitapta bahsedılen tanrının gercek olabılecegıne ınanmıyorum. cunku ben bıle ondan daha tanrıyım. sen bıle daha tanrısın.

sevgilisine, ailesine, patronuna, paraya, şöhrete kul olmayı becerdikten sonra diğerinin esamesi bile okunmaz. ne yazık ki istediğiniz niteliklerin birini (inanmak) taşımıyorum, ama iyi ahlakıma laf söyletmem netekim.

6 bekleyip 5.5 almak normal. 6 bekleyip 3 almış olsaydın uğraş derdim ama bana kalırsa biraz abartıyorsun. 100 bekleyip 95 alınca hocaya itiraz edenler gibi bir durum ortaya çıkıyor. 6 bekleyip 5.5 almak, beklediğinden çok düşük almak demek değildir.

6 bekleyip, 5.5 almadım. 6 almam gerekiyordu. Minimum 30 doğru yaptığımı düşünüyordum ki bu da 7 puana denk geliyor. Bu durumda beklediğimden en az 7 sorumun daha yanlış çıkması demek.
benim asıl sormak istediğim, writing ve speaking de itirazların olumlu sonuçlanması muhtemel ama cevap kağıdı olan bir bölümde yanlışlık olma ihtimali nedir?
sınav ücretinin yarısı bir para vermeye değer mi? çünkü yeniden sınava girmenin de bir garantisi yok.

bir iş için 6 alması gerekiyormuş. zaten girdikten sonra 6dan da yüksek bekliyormuş ama gidip 5.5 almış. duyuruda niye bu kadar eleştirel tavır takınılmaya başladı anlamadım.

bu arada listening gibi bir bölümde notunun yükselmesi çok çok az bir ihtimal. tavsiyen onun yerine 2 katı para ver, bir daha gir. hani writing, speaking olsa riske değer diye düşünürdüm de listening'in subjektif bir değerlendirmesi biliyorsun ki yok. cevap kağıdına bakıp ya doğru ya yanlış diyecek.

benzer bir süreç yaşamadım ama IELTS tecrübesi olan birisi olarak söyleyebilirim ki her sınavda belli bir doğru sayısı belli bir puana tekabül etmeyebiliyor, o sınavın ortalamasına göre 0,5 puan yukarı ya da aşağı olabiliyor bu bir. ikinci olarak farkında olmadan spelling hatası yapmış olabilirsin. 3. olarak ilgili soru başlığı 1, 2 ya da 3 kelimeyi geçmeyecek şeklinde bir bilgi içerir ve sen bu kurala uymadıysan yine doğru sayılmaz. mesela bazı sorularda yalnızca bir kelime sorunun cevabıdır ama sen iki kelime olarak cevaplarsın mesela. son olarak distraction dedikleri yanlışa düştüysen doğru sandığın bazı sorular yanlış olabilir.

eleştirel tavır takınmanın neresi yanlış anlamadım? adam zaten soru soruyor, itiraz etmek mantıklı mı diyor, öneriler neler diyor. eleştiri bekliyor, öneri bekliyor. bende itiraz etmesine değmeyecek kadar küçük bir yanlışlık olduğunu söylüyorum. bu gibi sınavlarda yanlış değerlendirilme yapılma olasılığı çok az. bundan dolayı çok bariz düşüklükler var ise itiraz etmek gerekir. 7 bekliyorken 3 alırsan git itiraz et tabiki. ama 1 2 puan düşük almak gayet normaldir. hatayı sınav sisteminde değil kendimizde aramak gerekir.

sandığınız kadar iyi olmamanız sınavın hatalı olmasından çok daha olası bir ihtimal.

Abi yazım hatası yaptıysan bir harf bile sildiriyor soruyu. Ama itiraz et. Haklı olursan paranı veriyorlardı yanlış hatırlamıyorsam. İtiraz edip writing'de yarım puan yükselten biliyorum.

yardımcı olmaya çalışan herkese teşekkür ederim.
kalan üç bölümde beklediğim ve ortalamanın üzerindeki puanları almam neticesinde böyle bir yola başvurmak istedim. elbette ki farkında olmadan veya bilgisizlikten yanlış cevap vermiş olabilirim. bunun farkındayım. sınava laf atma durumum olmadığı gibi, dil seviyeme laf atılmasının da bir gereği olduğunu düşünmüyorum.
bildiğim kadarıyla sınavlar elektronik ortamda okunmuyor. her ne kadar doğru sayısı-puan endeksi değişken olsa da tahminim bir fazla doğru sayımda başvurum için istenilen puana erişebileceğimi düşünüyorum.
bu doğru sayısının yanlış toplanması, sınav değerlendirmesi yapan kişinin yazının okunaklı olup olmadığı ile ilgili öznel bir yaklaşımda bulunma ihtimali hakkında bir bilgim olmadığı için bu soruyu yazdım.
aradaki 0.5 puan tüm hayatımı etkileyecek bir karar vermeme engel teşkil etmekte. yoksa, niye hepsi pekiyi değil diye bir takıntım da kesin yanlışlık olmuştur diye bir iddiam da yok.
itiraz etsem de etmesem de yeniden sınava girmek zorundayım. itiraz sonucunu bekledikten sonra sınava girersem başvurumu yapmak için yeterli sürem olmayabilir.
tekrardan ilgilenenlere teşekkür ederim.

Mühendis M enayi durumuna düşmemek için bir garanti, bir sözleşmeye ihtiyaç duyuyor. Hazırlanan proje belki daha ucuz fiyata Mühendis Z'ye yaptırılacak, ve Mühendis M hiçbir hak iddia edemeyecek. O yüzden kesinlikle para ödenip proje satın alınmalıdır.

projenin uygulanabilirliğini denetleyen bir otorite yok mu? zaten proje çürükse otoriteden dönmesi lazım.

piyasada tutunamaz

eksisozluk.com

easyjet ve wizz air olan skyscanner var sanırım, ama ryanair gibi bazı havayolları kendilerini özellikle bu tip sitelerin dışında tutuyor.

ryanair'i momondo arıyor.

problem olmaz.

gerekmiyor. şarj aleti rahatlıkla çalışıyor.

voltaj ve priz tipi avrupa'nın hemen her ülkesinde türkiye ile aynı.

Telefon sarjı için gerekmiyor, uçları %99 Ince onların. Ama diğer bazı elektronik aletler için gerekiyor. Kalın uçlu olduğunda prize girmiyor ayrı bi aparat lazım. Şu prizin topraklı topraksız meselesi ile alakalı sanırım. Tum priz girisleri Ince fisler icin, kalinlar el parca ile kullniliyor.

final say duymadım da

last word olur nasıl kullanacağına bağlı

ben sunumlarda in conclusion olarak da kullanıyordum.

böyle kocaman başlık olacak "son söz" diye son slaytın başında.. olur mu last word?

Aslında conclusion iyi gibi.. hmm.

Conclusion
References
Questions?

Şeklinde biter genelde sunumlar. Son slayt, dinleyicilerin soru sorması için. Öyle bir şey istemiyorsan son slayt "Thank You" olarak bitebilir.

yok, altında gene bir açıklama var. projenin olası şahane getiri tadında. conclusion'ı seçtim o yüzden. teşekkürler.

conclusion +1

epilogue ya da final say demeyin sakın, komik olur.

so, to conlude

ya da

as conclusion

demen çok daha profesyonel

in conclusion kullanılır genelde benm bıldıgım

"epilogue" çok edebi, "final say" çok türkçe gibi hoş gelmiyor kulağa yanlış olmamasına rağmen. "to conclude" diyebilirsin, "as a conclusion" veya sadece "conclusion" diyebilirsin. bunların dışında "to sum up" geldi aklıma. bir de "to cut a long story short" geldi ama o da çok informal durur galiba...

kanka tuyap'tan önceki durakta in, edirne istikametindeki otobüs durağına geç. oradan öho geçiyor

yenibosna'da inip aktarma yapmanız gerekiyor.

Yenibosna, hadimkoy otobuslerinin ilk duragi. Yenibosnadan sonra nerede inersen in binersin o otobuslere. Taa ki tuyap duragindan bir durak onceye kadar. Tuyaba kadar gitme yani. En gec bir durak once binmelisin.

trafik saatinde gideceksen yenibosna dan binmek mantiksiz. Cunku trafige takilirsin ama Avcılar sonrasi da otobuste binecek yer olmaz. Eger olu saatte gideceksen istedigin yerden bin ama kalabalik vakit ise avcilardan bir durak once bin. Cunku avcilar dan sonra çok dolu oluyor.

Ayrıca ne kadar gidersen otobüse de o kadar az para verirsin. O otobüslerde mesafeye gore pars veriyorsun.

Neredeyse butun ayrintilari verdim galiba

Ha illa oturarak gideyim dersen yenibosna da in ilk duragindan bin hadimkoye

Paris'de duydugum kadariyla pek bi halt yok.

Prag efffsane guzel bir yer. 2 gunde de gezersin istesen, neler yapmak istedigine bagli.

1. değil.
2. çevrede görülecek güzel yerler de var ama. karlovy vary bunlardan en bilineni. lakin 3 saatlik bir otobüs yolculuğuyla gidilebilecek ve pek bilinmeyen aşmış bir şehir daha var: cesky krumlov.
3. kaleye gidilir. petrin'e çıkılır. vysehrad gezilir. charles bridge görülür. bunlar klasik. ben prag'ın kışını daha çok seviyorum, hepsinden güzeli, bir matara becherovka alınıp sokaklarda amaçsızca gezilir, tripten tribe koşulur. o ortaçağ tadı kışın güzel çıkıyor.
4. o da ayrı bir güzel seçim olur, kıyaslamak doğru değil. ama berlin'den prag'a gitmek çok daha kolay tabii.

edit: dresden'i de unutmayalım tabi. iki saatte akılır.

1. bence çok. ama prag farklı bir şehir. seven çok seviyor, beğenmeyen de beğenmiyor. ortası yok gibi.

2. karlovy vary, dresden.

4. paris'i doya doya yaşamak için 4 gün ideal diye düşünüyorum. rotario'nun dikkat çektiği gibi paris uzak, yarım günden fazlası yola gider.

ikisini de görmüş olan biri olarak paris'i seçerdim ama ben prag'ı hiç beğenmemiştim. genelde insanlar prag'ı sevmiş, bu yüzden yorumlarıma katılmama ihtimalin biraz daha fazla.

pragı sevmiştim, dresden güzeldir zaten -de bu konuda objektif olamıycam 3 senem geçti orda-
esas mesele yılbaşına denk geliyor nerde girmek istediğini biliyor musun?
ben parise bayılmıyorum ne yalan söyliyim

1. bence tam.
2. aslında 3 gün prag, bir gün karlovy vary iyidir.
3. kale zaten standarttır.onun dışında eski şehirde dolanılır, barlara gidilir. duplex ve karlovy lazne'ye geceleri mutlaka gidilmelidir. vyserad kalesi (vampir var dediler gittik) ve kemikli kilise süper yerler.
4. bilmiyorum. Prag süper bir yer ama.

1- değil. bence 3 gün yetmiyor civarları da görmek isterseniz özellikle.
2- yazılanlara ilaveten 2 alternatif daha verelim:
telc: www.czechtourism.com (2 saat mesafe)
olomouc: www.outsideprague.com (3 saate yakın mesafe)
3- yazılanlara ilaveten Divoka Sarka: www.prague.net
4- yılbaşı pragda muhteşem geçer diye düşünüyorum. yalnız dehşet soğuk olacağını ve yolların da çok şahane olmayabileceğini akılda tutmak lazım. yılbaşına (bırakın pragı) berlinde girmek dururken pariste girmek ise hata olur diye düşünüyorum.

1- 4 gün kesinlikle çok değil ama (tercihen orada yaşayan) iyi bir rehberiniz olması lazım. turistik atraksiyonları 1-2 günde bitirirsiniz.
2- dresden, çesky krumlov ve karlovy vary diyorum. olomouc, kutna hora, kolin, vs. bir sürü küçük şehir ve yazın hiking için çok güzel bölgeler var ama kısa bir tatil için vaktinizi harcamaya değmez.
3- kaleden başlayıp köprüden geçerek meydana çıkan turistik rota klasik zaten. onun dışında gece hayatını keşfedin (çoğu mekan turist rotalarından uzaktır, bilen biri lazım), operaya/tiyatroya/baleye gidin (ingilizce üstyazılı olanları da var. yolda ilanı dağıtılanlara gitmeyin), yahudi mahallesini gezin, bir de güncel bişeylere gidin derim: www.expats.cz

tefalin var bizde. brokoli, karnibaharda falan guzel oluyor. enginar ve misiri ben daha sulu sevdigimden onu kullanmiyorum. bi de annem nohuttu fasulyeydi onda hasliyor.
arada cikartip kullaniyoruz yani. olmasa da olur bence.

iyidir sağlıklıdır. yine de çok gerekli değil bence, bununla pişirene kadar tencerede haşlasanız da aynı şey.

kullan, yap, temizle, topla kaldir dert biraz ya

düdüklülerin, tefalin özellikle buhar süzgeci var aynı işlevi görüyor hem de düdüklü olarak kullanıyorsun daha pratik.

Hafta içi trafikte olmaz fazla, taksimde bi kafede dinlenebilirsin.. Yetişemem diye panik yapma bence rahat rahat biranı ya da kahveni yudumla..

Kievden taksime biraz zor gider gelir bence 8 saatte.

Aradıktan sonra her yer taksim her yer direniş..

merkeze git, anıtları meydanları dolaş, kadınları gör, turistk yürüyüş turlarından birine katıl. broç iç, kiev usulü tavuk ye.

şurada bir remix'i var: 008.audiopoisk.com

benim eski hard disklerden birinde orijinali de olacaktı. sahiden çok istiyorsan akşam eve gidince biraz arayayım.

link çalışmıyor olsa gerek ya virüslük bir durum olabilir bulabilirsen memnun olurum valla :)

visa nın yanında o boyadığın yerde kart numaran mı yazıyor ne yazıyor

güncelleme: hocam rakamları topladım çıkardım ettim ama bi bok anlamadım. sanırım bu bileti alırsan 146+47 euro ödeyeceksin. hayır yani visa nın yanındaki o 178 nerden çıkmış onu anlayamıyorum..

evet kredi kartı numaram yazıyor. aslında son 4 hanesi dışında XXXX'ti çok da gerek yokmuş sanki boyamaya :)

aynen ben de türlü hesaplar yapmama rağmen bi sonuca varamadım. vergi desen zaten fiyatın içinde vergiyi de hesaplıyor. 178 küsürün ne olduğu hakkında da en ufak bi fikrim yok.

damınıza kar yağsın germanwings. allahından bulasın germanwings.

Site saçmalamış gibi gözüküyor. Bence adamlara mail atın.

evet kimse mantıklı bi açıklama getiremediğine göre germanwings'in dingilliği olsa gerek.

en iyisi işleme baştan başlayıp tekrar deneyim ben.

www.karikaturun.com

en altta yazıyor bir şeyi confirme etmediğin için yazıyor. onaylayınca 47 küsur u da çekecek zaten.

süt ürünlerinde denetime takılırsanız sorun çıkıyor. baklavaya kimse bişey demez diye tahmin ediyorum.

git işte mis gibi şehir, istanbulda hayat mı kaldı?

git tabii. doyduğun yer. uzak da değil.

Bursa'da yaşam İstanbul'a nazaran ucuzdur.
Pik saatlerde trafik vardır. Bunun dışında trafik yok.
Bursa'da toplu ulaşım kolaydır. Geceleri sadece terminalden kalkan otobüsler var. 00-06 arası toplu ulaşım için taksi kullanırsın.
Diyelim ki FSM'de eğlendin. Heykele taksi 30-35 TL yazar.
Bursa'nın doğusu batısı var. Aynı Türkiye gibi. Gelişmişlik, Eğitim seviyesi gibi gibi...
İstanbul'da sosyal olarak çok aktif bir yaşantınız varsa Bursa'da boşluğa düşersiniz. Bursa'da gidilecek restoran İstanbul kadar fazla değildir. Mekanlar genelde FSM Bulvarı, Kükürtlü/Çekirge ve Mudanya Yolu civarında...
Şehrin merkezi Heykel'dir. Tarihi Hanlar Bölgesi. Tarihi Turistik yerler burada paket halinde. Gelen misafiri bir günde gezdirirsiniz.
Canınız çok deniz çekerse, sadece 30 dakikada Mudanya sahile gidersiniz. Aracınız yoksa Tren+Otobüs ile 40 dakika...
Şehir yazın rutubetli ve sıcak olur. Serinlemek için Uludağ'a çıkarsınız.
Ha bu arada ekşi'de bursa ile alakalı entryleri okuyun.
Bursa muhafazakardır muhabbetini unutun. Her kozmopolit şehir kadar muhafazakar barındırır. Her seçimde iktidar olan kazanır.
Gelin, kapımız açık. Her zaman bekleriz.
Arada bunalır, İstanbul'u özlerseniz, Mudanya'dan 2 saatte deni otobüsü ve feribot seferlerimiz var. Çoğu zaman kafamıza esiyor ve sabah İstanbul'a gidip akşam dönüyoruz. Olur bazen.

Bursa dediğin feribotla 1-2 saatlik yer. İsterseniz haftasonları gelirsiniz. Zaten haftaiçi işten sonra dışarı çıkıp gezecek haliniz olmaz.

Yürüyerek 489 saat. Molasız.

uçakla 3,5 saat yaklaşık.

www.lafsozluk.com
buraya göre 2 saat 42 dakikaymış

motosikletle helsinki feribotu dahil 10 gün kadar sürmüştü.

matrix'te bir kayma oldu. arkadaşlar ilgileniyor.

bundan
www.moonconnection.com

Tam dolunay 18i mi 19u mu?

o konuda tam bi şey söyleyemem ama yağı nasıl aldığın çok önemli. cipsten yağ alacaksan kaç, ama cevizden alacaksan daldır avcunu...

şöyle cevaplayım, "evet sen kilo almalısın o yüzden yağlı yiyebilirsin" gibi bir şey olamaz. yağ zayıf da olsan kilolu da olsan yararlı değil.

ha ama yağ sınırı tepede olan bir sporcu kadar da özenmene gerek yok az buçuk kaçırsan zaiatı olmaz.

ama yağlı yiyerek kilo almak dediğim gibi sağlıklı değildir. kilo almak istiyor isen herkes gibi spor ve protein yükleniceksin + iştah açıcı şeyler..

bunun içinde hekime görünmende yarar var..

yağların da kendi içerisinde çeşitleri var.

misal trans yağ asidi direkt damarı tıkar çünkü vücut onunla nasıl başa cıkacağını bilmiyor, onu sindirecek enzim yok.

bizim metabolizmamız cis yağ asitlerini kullanabiliyor.

bunlar arasında da uzun zincirli ve kısa zincirli olanlar var.
bu konuyu bilenler daha iyi aydınlatsın tam hatırlamıyorum ama birisi depo edilmeden direkt hücre zarı vs yapısal olarak kullanıyor ve kilo aldırmıyor.
diğeri hiç bişe yaramıyor vücut dursun enerji olarak kullanırım diyor mesela.

balık ve kuruyemişten gelen yağ asitleri bu yüzden yapısal olup faydalıdır.

aşırıya kaçmadığınız sürece sorun yok.

yağlı yemenin sakıncalarının biraz abartıldığı doğru. bakınız hazır gıda endüstrisinin son yıllarda yağlı ürünleri azaltıp tamamen şekere abanması.

Yağdan kaçmamalısın, karbonhidrattan kaçmalısın.

bireysel kullanıcılardan ziyade kurumsal kullanıcılardan voleyi vuruyorlar.

Bence dropboxun kullanıcılarının çoğu balon. Zira ben bile beleş alan almak için en azından 10 hesap açmışımdır. Her hesaba 2 gb veriyor ama herkes o 2gbı tamamen kullanmıyor. Örneğin şuan 62.4gb varmış bende ama %13ünü kullanıyormuşum.

Ayrıca giderbeyin dediği gibi kurumsaldan kurtarıyorlar. üstelik kurumsal hizmetleri çok güzel ama pahalı işte :(

www.dropbox.com

- 50 milyon kullanıcının çok azı kapasiteyi tamamen kullanıyor.
- birden fazla kullanıcıda olan (film, müzik vs.) büyük dosyaların tek bir kopyası tutuluyor.
- büyük boyutlu veri depolama alanları kiralamak çok zor veya pahalı bir iş değil. aws gibi hazır servisler var.
- şirketin geleceğinde potansiyel gören yatırımcılardan destek alıyorlar. örneğin youtube ilk yıllarında yüzmilyonlarca dolar zarar etti.

normal.

normal.

yeşillendir.

hostelworld.com, hostels.com. couchsurfing'e de girin derim.

Hearth of Amsterdam'da kaldım iyiydi. Red lightta

hrs var bir de

özellikle şu şehre git dediğiniz yerler var mı?

bosna hersek'te mostarı görmeden dönmeyin bence. 83 tlye bileti nerden buldunuz acaba?

Pegasus, 23 ocak. Budva'ya bakıyorum, Mostar'a bakıyorum. Var mı başka öneriler?

ohrid, kotor, mostar, saraybosna, belgrad,

kotor'u es geçersen allah carpar.

Ha bu arada, kışın nasıl olur buralar? Ocak 23-Şubat 13 arası? Donar mıyız ki acep?

yolları bizim buradaki 8 gidiş 6 geliş yollar gibi zannetme. en azından tem ve e5'ten kastım... o kadar dar ki yollar, şaşıracaksın.. bosna hersek bu konuda çok amatör ve kesin kar yağar sen giderken ve yolda kalabilirsin.

tren dene derim. karadağ da cok dağlık orası da kötü:)

he çok güzel ülkeler ama karda kışta zor.. bence gittikten sonra tren dene..

yada belgrad a git 2 gün kal, takıl biraz dön:)

mostar'a da uğraman lazım.

Belgrad çok şirin, tavsiye edilir.

Yalnız tarihlere şimdi dikkat ettim de şunu belirtmek isterim: Boşu boşuna "Balkanlardan gelen soğuk ve yağışlı hava" diye bir kalıp oluşmamış.

Kışın gitme mi diyorsunuz yani?

cepte patlamaz. olsa olsa akar denilebilir ama ona da ihtimal vermiyorum. Ama bozulmaz diyemem. sen ilk cümlemi oku gerisini boş ver.

dj ve partileri takip ederim hep,gittiğimde de video ve fotonun beline beline vururum. 2. batarya da şart tabi.hiç cüzdanımda taşımadım.hem ısınmasın hemde ezilip büzülmesin diye. ön ceplerimin birinde taşırım hep ve bi sıkıntı çıkmadı şuana kadar.

çoğu telefonda değişmiyor artık zaten

Ben çantamda taşıyorum, hiçbir sorun çıkartmadı daha

alternatif olarak şöyle zamazingolar da var: www.hepsiburada.com

3 tane taşıyorum

çantada veya arka cepte taşıyorum. hiçbir sorun olmadı.

yav diğer bataryayı telefonla beraber cebinizde taşıyorsunuz zaten aynı şey işte.

ben taşıyorum yanımda valla çok rahat

yani inanılmaz gerzekçe olur ama olur olur işte ondan sordum ben de. eğer sadece hızlı olacaksa, bu güzergah, bu hız ve bu fiyatlarla olacaksa hiçbir anlamı yok. fatihi eski fiyattan geri versinler başka bir şey istemiyorum.

maalesef anahat trenleri geri gelmeyecek. "yol çalışması" falan diye yutturup hepsini kaldırdılar.

www.studentagency.eu iyidir

otobus en temizi

bir üstte yazılı olan otobüs şirketini kullandım.
gayet güzel.
internetli filan.

ben de arkadaşlara katılıyorum.
student agency veya eurolines.

www.carpooling.co.uk da denenmeli.

banada lazım böyle birşey. hokka gibi kulağım var.

bunlar olmaz mı?
ses ve su geçirmez ben kullanıyorum her türlü:

www.isteknik.com.tr
www.transisguvenlik.com
www.isguvenligiekipmanlari.net

Su için üretilen modellerden alın.
Yani şunlardan olmayacak:
www.safewearuk.com
motorcyclehowto.net

Şunlardan olacak:
catalogue.3m.eu
static.musiciansfriend.com

İkinci tiptekileri şahsen daha kullanışlı buluyorum (iplisinden bulabilirseniz daha da şahane). Çok özel yapım bişey olmasına gerek yok bence, bunlar işinizi görür.

spor ayakkabısında paranı zorla ve alabileceğinin en iyisini al çünkü sakatlanmaya çok müsait oluyorsun özellikle koşuda. bütçeni söylersen yardımcı olurum

Bütçem yok aslında. 100 TL falan diyelim. www.sportive.com.tr mesela bu nasıl?

ben bunu kullanıyorum.

www.ebay.com

geçen yıl boynerden 170 lira civarı bir paraya almıştım, gayet memnunum.

100 tl sınırına kadar 20 ayakkabı mevcut aşağıdaki linkte. ayaklarının yapısı nasıl bilmiyorum ama benim gibi 49 numaraları gören biriysen nike'ın koşu ayakkabılarını öneririm...

www.korayspor.com

100 liraya çok çok güzel ayakkabılar bulabilirsin. yapman gereken tek şey outletleri dolaşman.

ben şu anda new balance mo80 kullanıyorum ve hafif düz tabanlı olmama rağmen ne bir ağrı ne bir kasılma oluyor,saatlerce spor yapabiliyorum bana mısın demiyor. bütçe yeterse tavsiye ederim

şurada ayak yapısına göre güzel öneriler var. nike'tan şaşma derim naçizane. ankaramasterleri.com

reebok outletlerinde çok şahane koşu ayakkabıları olabiliyor. ben zignano almıştım 100 liranın birazcık üzerine. eğer biraz bütçeni aşabilirsen tavsiye ederim çok rahat, hafif ve güzel hava alıyor. ama dışarıda koşacaksan bu havalarda iyi olmayabilir çünkü ayakkabının dışı elek gibi. çok su alır. eğer durum buysa yine reebok'tan başka bir ayakkabı alabilirsin. ucuz ve kaliteli ayakkabılar.

bu arada yaptığın sporlar alakasız değil: tr.wikipedia.org

bu duyuruya yancı olaraktan, bu şekilde yürüyüş için de ayakkabı seçebiliyor muyuz? ya da koşu için uygun olan bir ayakkabı yürüyüş için de uygun olur mu?

@pasp;
"yürüyüş ayakkabısı" diye satılan ürünler de var. tabanları sallanan iskemle misali, bombeli oluyor. bunun gibi: images.hepsiburada.net
bu tarz ayakkabı kullanmadım bir farkı oluyor mu bilmiyorum ama bana sorarsan bot falan giymediğin sürece öyle yürüyüş için özel bir ayakkabı gerekmez. bir de çok çirkinler be.

salonda koşacağım bu arada. evet. outlet'ler nerede oluyor? istanbul'da mesela?

ya çirkinliği sorun değil de, benim için mesela rahat ve hafif olması önemli. dediğinden anladığım kadarıyla, ayağıma uygun bir koşu ayakkabısı da alsam ayağım rahat eder? zaten bir müddet sonra koşuya başlayacağım, sorun olmaz sanırım öyle satın almak.

@6 yasimdan beri metal dinliyorum;
www.google.com.tr

@pasp;
o kadar kalın bir tabanı varsa muhtemelen çok rahattır. ama öyle bir tabanla imkanı yok hafif olamaz. zaten taban şeklinden dolayı o ayakkabıyla fazla hızlanabileceğini düşünmüyorum. dengen bozulur. koşu ayakkabısı alabilirsin o vakit.

Alacağınız ayakkabının ayak taban tipinize (ingilizce arch denen ayak kemeri) uygun olması lazım.
en.wikipedia.org

Onun dışında muhakkak yastıklı ve iyi havalanan bir koşu ayakkabısı alın. Mağazada birkaç model beğenip internetteki inceleme ve yorumlara göz atmanızı öneririm.

almanyadan ispanyaya gittiğiniz zaman kimse size pasaport sormaz ki. 1 aralıkta vizeniz bitiyorsa 2 aralıkta avrupa'da nasıl olacaksınız? kaçak mı kalacaksınız? tam anlayamadım.

@fayfim yeşil pasaportum var.

ee? yeşil pasaportlular zaten vize almıyor ki. türkiye'ye niye geri gidiyorsunuz? yeşil pasaportla veya vizeyle, eğer schengen bölgesinde kalma izniniz varsa istediğiniz gibi kalabilirsiniz. yoksa kalamazsınız.

@fayfim vize bitince schengenden çıkmam gerekiyor mu prosedürde böyle bir şey olabilir,onu blmiyorum.yoksa evet normalde yeşil ile vizeye ihtiyacım yok.

anladım şimdi. 1 sene içinde yeşil pasaportla en fazla 6 ay yurtdışında kalabiliyorsunuz diye biliyorum. lakin almanya vizesiyle almanya'da geçirdiğiniz zamanlar bu süreden sayılıyor mu konuda bilgim yok. onun harici türkiye'ye geri dönmeniz gerektiğini sanmam. en doğru bilgiyi yine konsolosluklardan telefon açarak alabilirsiniz tabi ki.

kardeş sistemin bug'ını bulmuşsun valla. bunu buradan bilen adam çıkmaz fayfim'in dediği gibi elçilik/konsolosluğa falan sormak lazım ama onların da duyduklarında şaşıracaklarından neredeyse eminim.

benim okuduğumdan anladığım tr'ye giriş yapman gerektiği ama umarım yanlıştır. allah kolaylık versin..

selamlar
"1 sene içinde yeşil pasaportla en fazla 6 ay yurtdışında kalabiliyorsunuz diye biliyorum. lakin almanya vizesiyle almanya'da geçirdiğiniz zamanlar bu süreden sayılıyor mu konuda bilgim yok"
kısmı için açıklama: sayılmıyor.
vizeyle geçirilen süre ayrı tutuluyor.
ben türkiyeye gelip bi iş için geri gitmiştim vizeye başvuracağımda konsolosluk görevlisi kendisi arayıp bu bilgiyi vermişti.
Ama ülkeye gelmeden şengen içinde yeşil pasaportla gezmek kısmını sormadım :)

almanya'dan ispanya'ya gitmenizde bir sorun yok, ancak yeşil pasaportla schengen bölgesinde 6 ay içinde en fazla 90 gün kalabilirsiniz. bunu geçerseniz çıkışta sorun yaşarsınız, ileride tekrar girmeniz sıkıntılı olabilir.

Hep üçe vurdurmayı düşünüyorsan ebay'den falan bir tıraş makinesi almanı öneririm, 2-3 kesimde kendini amorti ediyor.

Ben daha konvansiyonel bir savaşı kastetmiştim. Suriyede olanlar gerilla mücadelesi şeklinde daha ziyade.

aynı savaş meydanında olanını kastediyorsan muhtemelen yoktur. çünkü hiçbir ülke/kabile boşuna kendi askeri ölsün istemez oturur bekler. en fazla diğer ikisi arasındaki savaş bitince dahil olmuştur.

kasıt ettiğin muharabe ise,

"Yugoslavia was a bit of a mess with various factions sometimes fighting the Germans and Italians and sometimes each other, with the Germans lending a hand on occasions!

In Greece too the Royalists, Communists and Natioanlists all fought each other too as well as the Germans and Italians.

Indeed when the Brits landed in late 1944 they had to fight the Communists to secure Athens for the Western Allies.

In the Ukraine there were pro Soviet and anti Soviet Partisan units. Even Jewish units IRRC who were wary of the others.

In eastern Poland there were also pro and anti Soviet units who fought the Germans then as the Soviets approached the pro Soviet ones sought to take over the more Nationalists ones. They fought each other as well.

In North Italy the communists were the driving force in fighting the Germans but also had to contend with those Italian units still loyal to Mussolini.

In France the Vichy forces were ruthless in tracking down the Maquais and in the aftermath of Victory many old scores were paid off against the alleged collaborators."

şöyle bişi buldum,
www.armchairgeneral.com

bu adresde tartışılmış konu.

birinci dünya savaşı, efendime söyleyeyim ikinci dünya savaşı..

@386, abi birbirleriyle savaşan sonra aynı taraafa geçen ülkeler oldu wwI ve wwII'da ama, genel itibariyle sonuçta iki ayrı saf vardı.

Benim kastım, resmen, elle tutulu gözle görülür bir şekilde 3 ayrı saf olması.

A ülkesinin aynı anda hem B hem de C ile savaşması.
B'nin C ve Aile,
C'nin de A ve B ile savaşması şeklinde.

yugoslavyanın dağılmasında çıkan iç savaş bunun net örneğidir.

iç savaş da sayılmaz aslında pek.

İkinci balkan savasi buna ornek. Hatta 4ulke var birbirine giren. Firsattan istifade de osmanli edrneyi ele geçiriyor.

magic wand'la yap, hue toleransını arttırmayı dene.

kalemle dekupe yap zoomlaya zoomlaya sonra yumuşatırsın seçtiğin kenarları gayet güzel gözükür. zamanla elin alışır hem arka fon düz olmasada yaparsın, birleştirmek içinde çocuğunun resminin çözünürlüğüne getir önce fonu yani deforme et sonra ton oynamaları yaparsın.

az paraya çok kişinin sorumluluğunu alacağıma çok parayı alırım.

5000 tlye muhendis

türkiyede 2.5 milyon tane müdür var.

25 kişinin derdiyle uğraşmaksa 5000 tl ile kendi derdimle uğraşıp daha fazla yükselirim.

tabiki 5000 lik seçenek. akarı yok kokarı yok.

2.500'ü alırsın, 5.000 liralık çalışırsın, 10.000 liralık strese girersin. Avantajı: "Ben müdürüm"

5.000'i alırsın, en fazla 5.000 liralık çalışırsın, en fazla 5.000 liralık strese girersin. Avantajı: Saçın dökülmez.

soru mu bu. 5000

25 kişinin müdürüne 2500 TL verilen yerde herhangi bir pozisyonda çalışmam, başka bir pozisyonda farklı bir maaşa değişik bir iş de yapmam. Orası garip bir şirkettir.

Düz mühendise 5000 TL veren şirket ise değerlidir. Daha iyi bir zihniyette olan şirkette 5000 TL kazanacaksın.

herkes 5000'i tercih eder. bence siz 2500'ü tercih eden varsa, onu bulup motivasyonunu öğrenmelisiniz.

ne kadar az sorumluluk o kadar az stres. ücretler tam tersi olsaydı da düz mühendislik derdim ben. para her şey demek değil çünkü.

İkinci seçenek.

5000 TL'ye 25 kişinin müdürü ile 5000 TL'ye düz mühendisi bile kıyaslasak ikinci seçenek.

taabi ki 5000tl düz mühendis.

soruyu düz sorduğunuza emin misiniz yerler karışmış sanki. Böyle bir soruyu sormaya bile gerek yok. tabii ki 5k.

tartışmaya bile açık degil. 25 kişinin i.ne müdürü olm

aynı maas olsa bile cevap aynı

Bu sorunun cevabını bilmiyorsan düz mühendis ol.

5000 tabii ki. sadece maddi olarak değil, kariyeriniz için de daha avantajlı olur. 25 kişinin müdürüne 2500 veren şirketten hayır gelmez.

2500 tl güney sahillerinde devlet kapısı mı?
5000 tl istanbul'da cumartesi pazarlı sınırsız mesaili mobbingli asgariden sigorta yatıran 50 kişinin sorumluğunu sana yıkan şirket mi?

soruyu sordun diye bu kadar detaya girdim yoksa 5bini al git düşünme.

Kuzey ışıklarını fotoğraflardaki gibi beklemeyin. Görebilmeniz de biraz şans işi.
Diğer sorularınız için google'a stockholm yazıp çıkanları biraz okuyabilirsiniz.

@troll: isveçte öyle şeyler yapmaya pek gerek yok. zaten her şeyden hayvan gibi para alıyorlar. taksiye binmeyin bile. yürüyün daha yakın. norveçte otobüsün gideceğimiz yere bırakmışlığı var. ki tek kelime ingilizce bilmeyen biriydi.

sokakta da insanlar kaybolursanız yardımcı oluyorlar. özellikle yaşlılar gelip soruyor.

stockholm'de interhostel diye bir hostelde kalmıştık. oldukça iyiydi. özel odaları da vardır eğer hostel olmaz derseniz. ama hostel cidden iyiydi, ve kışın muhtemelen boş olur. ki en ucuz hostelin 35 eurodan başladığını söylememe gerek yok sanırım stockholmde.

ve her şey çok pahalı. normalde harcarım dediğinizden daha fazla para ile gidin.

sular çeşmeden içilebiliyor aksi belirtilmedikçe. suya para vermeyin. bir şişe su 7-8 liraya geliyor çünkü. evet 500 mlsi.

bir de gemi hostel var. o da güzeldi. ama kışın nasıl olur bilmiyorum.

stockholm'de gamla stan'da best hostel old town var. ben 10 kişilik odasında kaldım, kaldığım en iyi hosteldi diyebilirim. tek kişilik, çift kiilik private'lar falan da var ve yeri çok güzel. orayı tavsiye ederim. kuzey ışıkları konusunda gelince; bir arkadaşım isveçte 1 yıl kaldı ve göremedi, birisi bir haftasonu için gitti ve gördü. yani 386 dx'in de dediği gibi, tamamen şans işi. çok plan yapıp hayal kırıklığıyla dönmek olası.

ton balığı.

hergün sandvic de bıktırır. kaşar morul salam klasiktir ve güzeldir.

amerikan salatası veya tonbalığını da düşünebilirsiniz.

Şu amerikanlarım popüler peanutbutter-jelly'si de güzel oluyor. Epey de besleyici ve yapması kolay.

tavuk fileto yağsız, ekmek arası, yanında salça ya da domates..

Evet salam sosis biraz sağlıksız olur. Şöyle söyleyeyim, bizim ailenin baba tarafı nesillerdir et işiyle uğraşıyor. Babam hayvanın her yerini her şekilde yer ama salama sosise hiç bulaşmaz.

Salam yine belki bir yere kadar gider, ama özellikle sosisler hayvanın yenebilecek her yerini çıkardıktan sonra kalan deri kemik vs kısımları öğütüp ilaca basarak yapılıyor. Özellikle bu tip et ürünlerinin Türkiye'deki standartları pek iyi değil. Bence yemeyin.

Ton balığı, somon, yeşillik, roka, avokado, tavuk, haşlanmış yumurta, ıspanak yaprakları, mayonez, zeytin, hıyar, kara lahana, mantar, biber, brokoli, pancar, limon, maydonoz... Sandviçe koyacak malzeme çok.

unonun tam tahıllı bir sandviç ekmeği var, kepek gibi görünüyor esmer ama tadı beyaz ekmek gibi çok güzel. üzerinde susam falan tarzı şeyler serpili.
çok tahıllıymış adı premium diyo

ton balığı ağır kokar. illa koyacaksanız lightlarından koyun daha az kokar.

dilimlenmiş hindi füme satılıyor pınar'ın namet'in falan. onları deneyebilirsiniz. hem salam, sosis gibi ağır olmuyor hem de soğuk tükegtildiğinde tadı kötü değil.

Vize yok, bayağı pahalı, 3 gün değer bence.

pahalı kısmı şehrine göre değişir. moskova diyorsanız pahalı evet.

ya bizim cocuklar 1-2 ayda bir kere gidiyor. o kadar pahali olmamasi lazim.

5 yildizli otelde kalmayin. hostel bulun. ucak biletinizi adam gibi ayarlayin. her gun et yemeyin, ucuza cikar.

duruma gore degisir cok pahali degil. dovizinizin bir kismini havaalaninda bozdurun cunku kur'dan iyi geciriyorlar tabir-i caizse. kalacak yerde denildigi gbi luks yerleri tercih etmeyin. nispeten daha dusuk kaliteli otellere giderseniz konaklama da yirtarsiniz.

yine moskova'nin turistik bolgelerinde degil de smolenskaya gibi ya da 1905 gibi yerlerde yemek yiyin hem gezmis olursunuz. tabi kalacaginiz yer buralara uzak olacaktir, metro kullanirsaniz sorun olmaz.

tverskaya ve pushkinskaya pahali yerler ama en turistik yerlerde oralar.. o yuzden pahali deniyordur. moscow city'de felan fastfood yerleri var ucuza da cikabilirsiniz mesela. polen tantuni de tantuni filan yeyin.

ayarları değiştirmiştir. engellese hiç göremezdin. (kırılsa yerinde duramazdın)

mail adresini değiştirmiştir?

yardımda
"Not: Yeni Google Haritalar şu an için bir konumun koordinatlarını alamamaktadır. Buna rağmen, geçici olarak klasik Google Haritalar'a dönebilir ve bu işlemi gerçekleştirebilirsiniz."
demiş.

aşağıdan labs'e tıklayıp "LatLng Marker" veya "LatLng Tool Tip"i açabilirsiniz.

@386 dx: labs nerede ki?

sol altta.

yeni versiyonda yok labs, var da ben mi goremiyorum? bir screenshot cok makbule gecerdi.

Buyrunuz: i.imgur.com

Konsolosluga gidip seyahat belgesi alsin.

A hemen konsolosluğa gitsin.geçiçi pasaport çıkartsın.sonra sorunsuz seyahat etsin.

Turk konsolosluguna basvuruyo acilinden arkadas. Ek olarak yerel polise de gidip durumu anlatiyo onlar anlayisli olurlar derdini anlatirken sacma seyler yapmadikca.

Bu tarz durumlar o kadar zor degil, mumkunse pass i yanina alan kisi scan edip numarasini filan yollasin vize nosu filanda sistemde olur zaten . Polise basvuunca o ulkede onlar gecici beleler duzenlerler . Turk konsolosluguna da basvurup bildirirse ek islemleri ya da sipesifik bilgileri ogrensin arkadaslar zahmet olmazsa.

ebay olabilir?

olabilir de ben şöyle eve giderken uğrayıp alayım demiştim :)

benzer ebatlardaki tablet kılıfları da olabilir belki. ama kendi kindle'ınızı da götürüp denemeniz iyi olar.

Deri kindle kılıfı mı yoksa taşıma çantası gibi böyle fermuarlı falan olanlardan mı? Eğer ikincisiyse Kızılay'da Dost'a ya da Tunalı'da D&R'a bakabilirsiniz, ben benimkini D&R'dan almıştım.

Hayır.

tabiki hayır

niye kapansin. sehir buyuyor, trafik artiyor, daha cok ucak inecek

Havalimaninda yangin cikar harabe sonduruldugunde bakim yapicaz diye kapatilir
O gece tomalar ve helikopterler gelir agaclari kokler, iki gun sonra avmlerin gokdelenlerin temelleri atilir. İste o aksam bir gemicik daha sefere hazirdir.
Bunlar hep masal tabi

Kapanabilir gayet.
(bkz: berlin brandenburg havalimanı)

evet, kalp atma hızına göre hesaplıyor. makinelerin kendi üzerindeki sensörler o kadar hassas değil, dolayısıyla monitörün verdiği sonuçlar daha güvenilir.

ben ne zaman gündüzleri yarım saat-bi saat uzanıp uykuya dalsam hep pratik tatlı şeyler yapardı bana, çilekli yoğurt vs gibi. yanımda öyle şeylerle uyanmak bile nasıl sevindirirdi beni. böyle yap.

çiçek al amk

Bence dolabına "sen her halinle güzelsin sevgilim" yazılı bi not as.

@T-BaG, çok merak etmenize gerek yok, şu an ofisteyim mesela :) yılda bir falan oluyor sadece böyle güzellikleri ;)

@neferkitty, zürih'in akşamını kaçırsam çok şey kaybeder miyim? Çok teşekkürler bu arada.

zürih'te sinir bozucu bir düzenlilik var, pek bir eğlence beklemeyin.

www.zuerich.com

free walklara mutlaka katılın

@stcc, süpermiş de bahşiş ile çalışıyoruz diyor. şimdi ne kadar bahşiş versem bilemem, fiks bir ücret olsaydı daha iyiydi sanki. :) Bu arada 26'sınad pub tourları varmış. onu da düşünebilirim. :)
çok teşekkürler.

üçte biri bahşiş vermez zaten,sen de 2 euro falan verirsin. baktın bozuk veren yok 5 euro hazır bulunsun yanında

Vardır diye tahmin ediyorum. Yahudi isimli arkadaşlarımın yurt dışından gelen mektup ve paketleri bile ellerine ulaşmıyor, sırf bu yüzden DHL vs özel kargo kullanılıyorlar.

Son cevap hayatımda duyduğum en mantıksız ve gerçekçilikten uzak cümle oldu dostum. Üzgünüm.

Neden asker olamasın? Gayrimüslim vatandaşlara da askerlik mecburi (keşke kimseye zorunlu olmasa).Ama geri hizmete verdiklerini biliyorum. Ne yazık ki şu hükümetle, kpss de şansı pek yok.

balık yağına başlayın valla iyi geliyor. sevgili peşinde koşun o da faydalı.

Balık yağı mantıklı. Umarım kullanabiliriz. Teşekkürler.

dövüşün, kavga edin, üzerinde tartışacak ve uzun süre zıtlaşacağınız hararetli bir konu bulun... tabi bunları yaparken birbirinizin kalbini de kırmayın.

spor yapın. başlaması zor ama 2-3 haftadan sonra gerisi çok rahat geliyor.

Teşekkürler, mecal bulursak sırayla deneyeceğiz.

bir köprüye geçip inatlaşın.

ilk olarak sunu bi okumani oneririm (bkz: normalizasyon).
normalizasyonu duzgun yaptiysan sorgularin sunun gibi olacak zaten
select * form kitapler where yazar_id=123;
yapmis oldugun sorguya gore de her sutunu indexlemen gerekecek gibi gorunuyor.

anladım. yani "kitaplar" tablosunda "yazarlar" sütununu, "yazarlar" tablosundaki, yazarlara karşılık gelen id'lerle doldurayım öncelikle.

sürekli dışarıdan veri çektiğim için bu sistemimi biraz değiştirecek ama işin doğrusu neyse onu yapalım.

edit: bir de hala tam çözemedim ama. diyelim CREATE INDEX kitaps ON kitaplar (yazar);

dedim. böyle bir şey yaptığımda, bu, tüm listeyi sıralıyor değil mi? yani yazar adına göre bir sıralama yapıyor ama aynı zamanda tüm sütunlar yer alıyor dimi? (yanlış sordum galiba ama)

syntaxi dogrumu emin degilim yazdigin seyin ama dogruysa sadece yazar sutununa index ekler.
tablo olusturma/degistirme vs islemler icin sqlyog kullanmani oneririm.

sütunlar indekslenir, tablolar değil.

bir sütunu indekslediğinizde o sütundaki verilerin bir nevi kataloğu çıkartılır. yani içinde binlerce kitap olan bir kütüphane düşünün. siz bu kütüphanede "yeraltından notlar" kitabını arıyorsunuz. elinizde herhangi bir katalog yoksa sırayla kütüphanedeki bütün kitaplara bakmanız gerekir. halbuki kitapların alfabetik olarak sıralanmış biçimde listelendiği ve hangi bölümün hangi rafında olduklarını gösteren bir katalog varsa buradan şıp diye bakıp bulursunuz. aynı şekilde yazar adına göre sıralanmış bir katalog varsa dostoyevski'nin bütün kitaplarını kolayca bulabilirsiniz.

"CREATE INDEX kitaps ON kitaplar (yazar);" dediğinizde yazar kolonuna göre bir indeks oluşturulur.

dezavantajı şu: elinizde örneğin kitap adı ve yazar adına göre sıralanmış indeksler (kataloglar) varsa bunlar hem yer kaplar, hem de kütüphanenize kitap ekleyip çıkardıkça sürekli güncellenmeleri gerekir, bu da çalışma hızınızı yavaşlatır. yani örneğin kimse kitapları yayınevine veya kapağının rengine göre aratmıyorsa o zaman yayınevine veya kapak rengine göre sıralanmış bir katalog bulundurmak gereksizdir.

yani indeksleri yalnızca arama yapılan (WHERE...) kolonlar için çıkartmanız gerekir. diyelim ki dostoyevski kitapları çıkaran yayınevlerini merak ediyorsunuz. yine kütüphane örneğine dönelim. yazar adına göre sıralanmış bir kataloğa bakarak dostoyevski'nin bütün kitaplarını kolayca bulabilirsiniz. sonraki iş bu kitaplara sırayla bakarak yayınevlerini listelemek olur. yayınevine göre sıralanmış bir liste burada hiçbir işinize yaramaz, çünkü aramayı yazar adına göre yaptık. dolayısıyla yazar kolonunun indekslenmesi yeterli.

özet: indeksler arama işlemlerini hızlandırır, veri ekleme ve çıkarma işlemlerini yavaşlatır. arama yapılan kolonları indekslemeniz sorgu performanslarını arttırır. arama yapılmayan kolonları indekslemenizin ise hiçbir faydası olmaz, yavaşladığınızla kalırsınız.

bir de özel tip indeksler var.
unique indeks oluşturduğunuz bir kolondaki bütün veriler birbirinden farklı olmak zorundadır. ("bu kütüphanede aynı kitaptan iki tane olamaz" gibi bir kısıtlama.) örneğin email kolonuna unique indeks oluşturarak aynı email'e sahip birden fazla kullanıcı hesabı açılmasını önleyebilirsiniz.

primary key ise unique gibi olup bir tabloda en fazla 1 kolon primary key olabilir. bu da genelde normalizasyon denen işte kullanılıyor. örneğin kitaplar diye bir tablo açıp yayınevi kolonuna 50 kere "can yayınları" yazmak yerine yayınevleri diye bir tablo açıp "id=1 isim=can yayınları" diye bir satır ekledikten sonra kitaplar tablosunda yayınevi_id kolonuna 1 koyabilirsiniz. bu sayede hem kitaplar tablosu çok daha az yer kaplar, hem can yayınları'nın adı değişirse yalnızca yayınevleri tablosunu güncellemeniz yeterli olur (kötü bir örnek oldu ama idare edin). işte bu durumda yayınevleri tablosundaki id kolonu primary key oluyor. yani her yayınevinin bir id'si olmak zorunda ve bu id'ler her yayınevi için farklı olmalı. bir de bu primary key'i auto_increment yaparsanız mysql yeni kayıtlar için primary key'leri kendisi oluşturur. yani "insert into yayinevleri (yayinevi_adi) values ('iletişim')" derseniz "yayinevi_id=2 yayinevi_adi=iletişim" diye bir satır eklenir.

uyku kabinleri

bozuk parayla çalışan kahve otomatları var ama böyle bir şeyin gelmesi için bir şeylerin değişmesi lazım sanırım. şu an havaalanında kazıklanmadan kahve içmek pek kolay değil çünkü.

bozukparayla çalışanını bırak, münih'te kahve otomatları bildiğin ücretsiz idi.

tabi bu girişimcilik dersi için bir değer arzetmiyor ama beni şaşırtan bu bilgiyi paylaşmak istedim.

spagetti şeklinde dondurma satan arabalar yok.

tr pazarına girmeye çalışıyor, belki vardır şu an emşn değilim. olay basit gibi görünsede çok para var :)

Havaalanına özel değil ama özellikle Almanya'da her yerde olan bir otomat var, bayılıyorum. 5 cent ve sanırım ekstra 1 euro atıyorsun, sonra kolu var onu çeviriyorsun 5 centi ezip inceltiyor, minik plaka haline getirip sonra üzerine oradaki turistik yerin ismini falan basıyor. Bunu baya baya biriktirenler falan da var.

Saçma saçma anlatmaya çalıştım ama bu işte en.wikipedia.org
de.wikipedia.org
resimlerdekiler bakır renkli şeyler 5 cent

yurt disi havaalanlari ile atatürk havaalanini karsilastirinca atatürk havaalani kesinlikle kötü degil hatta basarili kesinlikle.

tren, tramvaya binmek icin 1 km de yürüttürler, en ücra köseye de saklarlar yurt disinda, atatürk havaalaninin ulasimi kötü degil tam tersi rahat. en azindan avrupadaki büyük ölcek havaalanlari icin gecerli bu, ufak havaalanlari elbette ulasim olarak daha iyidir ama büyük ölceklerde cok normal.

istanbulda söyle bir hizmet yok.

bazi havaalanlari ve havayolu firmalari birlesip bir hizmet sunar, örnegin sen trenle viyanadan , viyana havaalanina gideceksin, sehirde tren istasyonunda check in yaptirirsin bavulunu orda verirsin, istersen bunu 12 saat önce yapar elini kolnu sallayarak sehri gezer ordan havaalanina gidersin.

@whoosie
muhtemelen o tr de yasak olur cünkü paralarin üstünde atatürk kabartmasi var, yasaktir ezmek filan parayi :)

Sim kart otomatları. 15 günlük tr ye geldin misal turkcell dara hattı alıyorsun makinesen 3 g yi kullanabilirsin.

(bazıları vardır belki bilmiyorum..)
- ücretli wi-fi
- internet cafe
- bozuk parayla çalışan masaj koltukları, tartı vs.
- ayakkabı boyacısı/cilacısı
- duş
- check-in, pasaport, araba kiralama vs işlemlerde yardımcı olmak için concierge hizmeti
- giden ve gelen yolcular için bavul taşıyan elemanlar (porter)
- araçlarını kısa/orta/uzun süreli bırakacaklar için terminal binalarına değişik uzaklıklarda ve değişik ücretlerde park yerleri (örneğin kısa olana yürüyerek, uzun olana terminalden otobüsle gidiliyor)
- fazladan para vererek veya yıllık abone olarak girilen fast track check-in ve/veya pasaport kontrol kuyrukları.
- yaşlı, üşengeç veya fazla yüklü yolcuları taşımak için akülü arabalar.
- kiralık cep telefonu (özellikle yabancı telefonları kaydettirmek için 100 lira istendiği düşünülürse geçici kalacaklar için çok mantıklı olur)
- önceden rezerveli alışveriş hizmeti (reserve and collect). örneğin "şunu şunu alıcam" diye gitmeden sipariş veriyorsunuz, duty free'de vakit kaybedip sıra beklemeye gerek kalmadan alıyorsunuz.
-

1) (git: namecheap.com), (git: godaddy.com)
2) emin degilim.

2) olursun. "domain'i kaptım istediğim fiyata adamlara geri satarım" gibi bir şey de yapamazsın. kaldı ki böyle bir şey yapmana da gerek yok zaten her türlü o domain'i senin elinden alırlar bir marka ismiyse. domain mahkemesi diye bir şey var. seninle uğraşmalarına, senle muhatap olmalarına bile gerek yok. eğer o domain'i istiyorlarsa domain mahkemesine başvururlar anında elinden alırlar bu kadar basit.

araya sorulu kaynayayım bende.
farz edelim daha proje aşamasında film yada dizilerden bi şekilde haberdar oluyoruz . misal -> bir kaç dizi projesi var trt den onay beklior . henüz bu aşamadayken ben dizi ile ilgili alakalı domainleri alsam der tasa aleden alma olur mu ?

2) mahkeme art niyet olduğuna kanaat getirirse domain'i kaybedebilirsin, ama bu şirketler için zahmetli, masraflı ve riskli bir süreç. dolayısıyla özellikle büyük şirketler genelde anlaşma yoluna gidiyor. iş davaya giderse burgerking.com veya cocacola.com gibi bir domain'de fazla şansın olmayabilir ama örneğin windows.com'u alıp "ben pencere seven insanlar için hobi blogu yapıyorum arkadaşım" diye kurtarabilirsin. microsoft da muhtemelen seni dava edeceğine para teklif edip domain'i senden almayı tercih eder.

herkesin hostluk tarzı başka, ancak genelde misafire anahtar verirsin, al kardeşim ev senin dersin. tvyi, neti, mutfağı biraz anlatırsın. sonra ister beraber gezer tozarsınız, isterse kendi gezer tozar.

hakkaten anahtar bırakan var mı gueste? sakatlık çıkmıyor mu hiç bu gibi durumlarda?

Misafirin ve ev sahibinin aldığı önceki yorumlara bağlı her şey.

mesela bayan misafir geldi siz işteyken eve herif attı bir güzel esrar vs. çekip herif kızı öldürüp gidiyor. olabilir mi ?

Genellikle misafir programına göre evden çıkıyor. Kimse evde oturöaya gelmiyor netice itibariyle. Tabi süreye göre oturacağı günlerde olacaktır. Evet gerekirse evde bırakıyor.

Sormak istediğin güven hususu ise evet karşılıklı güven söz konusu. O kişi veya kişiler nasıl senin böbrek.avi olmadığına güvendiyse sende onların birşeyler araklamayacağına güveneceksin.

peki mesela misafir geldi gece seni öldürdü doğrayıp buz dolabına attı
olabilir mi?

olur tabi yani her şey kader kısmet meselesi..

Paristeki hostlarimiz, sabah 6.30da evden çıkıp 7 de geri geliyordu. Bizimle girip çıkacaksiniz dediler, mecburen ok dedik. Ama öldük akşama kadar. Üstelik de kışti, kicimiz dondu. Ama onlar dışında çoğunlukla hostlarimiz anahtar verip istediğiniz gibi girin çıkın dediler. Şahsen misafir olarak en rahatı böylesi tabi ama, ev sahibi olunca ben de benle bereber gir çık diyorum maalesef.

böyle şeyleri baştan yazışma aşamasında açıklığa kavuşturmanız uygun olur.